M.ARSLAN
  MEHMET AKİF ERSOY
 

 

MEHMET AKİF ERSOY
 
  1873 yılında dünyaya geldi. Babası dönemin üniversitelerinde profesör olan İpekli Temiz Tahir hoca; annesi de Tokat doğumlu. Türkistan’dan yani Rus zulmünden kaçıp Türkiye ye yerleşen. Emine şerife hanımdır.
  Milli şairlerimizin kendi ifadesiyle, iman kuvvetini ipekli babasında Türk kültürüne dayanan milli ilhamlarını da Türkistanlı anasının sütünden almıştır.
  Kazım Karabekir paşanın ifadesiyle o, davasına candan bağlı bir şairdir.
Hayatı boyunca nice savaşlar, yok oluşlar gördü. Trablusgarp savaşı, balkan savaşı, 1.dünya savaşı ve kurtuluş savaşı ancak bir an ümitsizliğe kapılmadı. İmanı ve inançları onu hep ayakta tuttu.
  O,ne Avrupa’dan medet umdu. Ne Amerikan mandasına girmeyi savunundu, Ne Rusya’ya sığındı. Yalnız ve yalnız Türk’ün güçüne Atatürk’ün askeri dehasına güvendi. Bu amaçla;
  Ülkesi için teşkilat-ı mahsussa emrine girdi. Anlayacağınız şekliyle Türk gizli askeri teşkilatı… Berlin’den Necip çöllerine kadar dolaştı. Kurtuluş savaşında yalnız fikirleriyle, şiirleriyle değil; bedenende bulundu. Cami kürsülerde Türk mille, tini savaşa çağırdı.
  İleri sürdüğü düşüncelere uyarak yaşayan gerçek bir ahlak adamıdır.
“cehennem olan gelen göğsümüzde söndürünüz
Bu yol ki Hak yoludur dönme bilmeyiz yürürüz” diye haykırmıştır küfre.
Onun görüşü iki esas noktaya dayanır.1. si Millet ülküsü, 2.si isla ülküsü. Hep bu doğrultuda yaşadı. Nokta kadar menfaati için, virgül kadar eğilmedi. Dimdik ve sapasağlam ayakta kaldı. Ve bir çınar gibi de ayakta öldü. Yıl 27 Aralık 1936 yani zafer kazanılmıştı. O ölünce…
  İdealleri için şiir yazardı. Dindardı, kindar değil. Köşklerde, saraylarda değil, mahalle kahvelerinde konaklardı. Toplumun içinde yaşar fildişi kulelere kaçmazdı.
  Akif, büyük bir Müslüman, Türk olarak yaşadı. Türkçe düşündü. Türkçe yazdı. Türkçe terennüm etti. Kısa bir süre gurbette yaşamak zorunda kaldı. Kırıldı ama kırmadı… Çünkü özü sözü bir şairdi. Doğruluktan bir an bile sapmadı. “Uysalım ama kim demiş koyunum” diye sözüyle yerine göre sert tavrını da ifade etmiştir.
  Asım’ın neslini amaçlamıştır. Bu nesil namusunu, vatanını, dilini, dinini konur ve geleceğinde korucusu olur.
  Bir soru üzerine şu güzel cevabı verir. “Türk milletindenim, İslam ümmetindenim ve ilmin medeniyetindenim.”
“Dinsiz hayat iliksiz kemik gibidir .” der. Hayatı boyunca iki şeyle mücadele etmiştir.
1.si kaba softa olan marka Müslümanları
2. si de dinsizlik rüzgârına kapılan zavallılar…
Onu tanımıyorum arkadaşlar, onu tanımıyoruz gençler!
O, yalancı bir şair mi? Hayır
O, Boğaz içinde yüzme yarışmalarında birinci gelen bir yüzücü
O, Kuran-ı Kerim’i çok iyi bilen bir hafız,
O, Batılı, romanları tahlil eden (Emil Zora )edebiyatçı
O, Halkalı’da sırları ameliyat eden bir baytar,
O, musikisiyle içli dışlı olan bir musiki sever,
O, milli şair, üç dil bilen şairdir.
Kıymetli arkadaşlar
Sevgili öğrenciler
Gelin bugünden başlayalım ve onu tanıyalım. Okuyalım, okutalım Çünki: “Sahipsiz olan milletin batması haktır. Sen sahip olursan bu vatana batmayacaktır. Sevgi ve saygı ile
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol